Bir
türlü yaşlanmayan yakışıklı Dorian Gray’in gençlik sırrını herkes merak eder.
Gerçekten de bunun arkasında ürpertici bir gizem vardır ve Dorian Gray bu
sırrın altında günden güne ezildiğini hissetmektedir. Oscar Wilde’ın tek romanı
ve en bilinen eseri olan Dorian Gray’in Portresi, güzelliğin, gençliğin,
cazibenin olduğu kadar, çirkinliğin, kötülüğün ve yozlaşmanın da öyküsüdür.
Eşsiz
güzelliğiyle göz kamaştıran genç Dorian Gray, günün birinde kederle mırıldanır:
“Ne acı! Yaşlanıp çirkinleşecek, iğrenç biri olacağım. Ama beni resmeden şu
tablo hep genç kalacak. İçinde bulunduğumuz bu haziran günü kaç yaşındaysa, hep
o yaşta duracak. Ah, keşke tersi olsaydı! Genç kalan ben olsaydım da resim
yaşlansaydı! Bunun için neler vermezdim!”
Dorian Gray’in dileği gerçekleşir ve bu olayla birlikte masumiyeti de bir anda yok olur, kendisi hep yakıcı derecede genç ve masum görünürken portresi günden güne bozulmaya, çirkinleşmeye başlar. O artık inkâr edilemez bir biçimde zalim ve kötü kalpli birinin portresidir. Dorian’ın yaptığı her hareket, işlediği her cürüm, kırdığı her kalp portreye yeni bir fırça darbesi ekler. Renkler dağılır, şekiller bulanıklaşır. Duvarda asılı duran Dorian’ın yüzünün değil, ruhunun portresidir.
Çeviren: Ferit Burak
Aydar