“Yaşasam, topal ve
çolak yaşanır mıymış? Engel bir değil ki... Olmaz, yapamam, böyle sakat sakat
insanların arasına giremem ben... Yok, olmaz. Onun için Tanrım, bitir işimi bir
an önce. Sen kulundan kurtul, ben de Tanrımdan kurtulayım!..”
Timur İmparatorluğu’nun da kurucusu olan meşhur Türk ve Moğol hükümdar: Timurlenk… Yani “Aksak Timur”… Düzenlediği seferlerle bugünkü Orta Asya, Rusya, İran, Hindistan, Afganistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye’yi kapsayan toprakları ele geçirdi. Cengiz Han’ı örnek aldı kendine ve onun yolunda giderek büyük bir imparatorluk kurdu. Ancak Timur’u bizim tarihimizde önemli kılan asıl mesele, 1402’de yapılan Ankara Savaşı’nda Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’i mağlup edip esir alması olmuştu. Osmanlı’yı on bir yıllık bir iktidar boşluğuna götüren bu yenilginin müsebbibi olarak Timur pek de sevilmez bizim tarih anlatımızda. Oysa Turan’dan Anadolu’ya döneminin en büyük imparatorluğunu kurmuş bir deha olan Timurlenk’e insanî tarafıyla pek yaklaşılmadı; engeli, hayatını, karakterini ve savaşlarını nasıl etkiledi, pek düşünülmedi.
Şimdi,
bu romanda ise bambaşka bir Timur çıkıyor karşımıza! Mim Kemal Öke’nin kaleme
aldığı “Engel”, Timur İmparatorluğu’nun kurucusu olan ve “Aksak Timur” adıyla
anılan dâhi Türk ve Moğol hükümdar Timurlenk’i ilk kez insanî yönüyle ele alıyor ve
Timurlenk ilk kez ete kemiğe bürünüyor. Roman döneminin en büyük
imparatorluğunu kuran hükümdarın zaferleri yanında ilk kez engelinin hayatını
ve savaşlarını nasıl etkilediğini konu etmesiyle benzerleri arasında öne
çıkıyor.