Virginia
Woolf’un büyük bir tutkuyla edebi üretimde cinsiyetin rolünü irdelediği metni
“Kendine Ait Bir Oda”, edebiyat ve tarihin maskülinitenin egemenliğinde
olduğunu çarpıcı örneklerle gözler önüne seriyor.
25
Ocak 1882'de Londra'da doğan Virginia Woolf, roman türüne yaptığı özgün
katkılarla hatırlanan büyük bir edebiyatçı, aynı zamanda çağının en önemli
eleştirmenlerinden biri. 1925’te yayımlanan “Mrs. Dalloway”, daha sonra kendi
adıyla anılacak 'bilinç akışı' tekniğinin de en başarılı örneği.
Woolf’un 1929 tarihli "Kendine Ait Bir Oda" adlı kitabı bir tür manifesto niteliği taşımakta ve kadınların hak mücadelesinde önemli bir köşe taşı olarak kabul edilmektedir. Kitabın temel konusu “kadın ve edebiyat”tır. Woolf’u bu kitabı yazmaya yönlendirense, kadın yazarlara ezelden beri sorulan “Neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” sorusudur. Woolf bu soruya, kütüphane raflarında gezinerek ve kadın edebiyatının kısa bir tarihçesini çıkararak cevap veriyor. Ve kadınlara şu cümlelerle sesleniyor: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir odanız ve boş zamanınız olsun. Sonra yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!”
Çeviren: Osman Akınhay