“Yabanın
Çağrısı”, atalarının nesiller önceki ulumalarına kulak veren ve elemin,
katılığın, soğuk ve karanlığın peşinden giden bir köpeğin, Buck’ın hikâyesi...
Öykü
ve roman yazarlığının yanı sıra boksörlük, siyaset, sendikacılık, insan ve
hayvan hakları savunuculuğu, gazetecilik, yayıncılık da yapan Jack London’ın en
önemli eserlerinden biri. Ehlileşmiş bir köpeğin ruhunun derinliklerinden gelen
çağrıya uyarak yabanıl hayata dönmesi konu ediyor.
Jack
London, 1897’da Klondike Altına Hücum dalgasına katılmak üzere yola çıktığında
henüz yirmi bir yaşındaydı. Kışlık kampta, yanında götürdüğü kitapları okumaya
başladı. Öte yandan bu yolculuğu salt okuyarak geçirmedi. Sıkı bir gözlemci,
korkusuz bir maceracıydı. Altın arayıcılarıyla birlikte Beyaz Geçit adı verilen
bir yerden geçmek zorunda kaldı. Burası, iklim koşullarına, yalçın araziye
dayanamayarak ölen atların iskeletleriyle doluydu, ‘Ölü At Geçidi’ olarak
anılmasının sebebi buydu. Altın arayıcılarının sağlam yapılı, kalın kürklü
kızak köpeklerine ihtiyaç duyduğunu böylece anladı ve bu duruma tanıklık etmek,
“Yabanın Çağrısı” ile “Beyaz Diş”i yazması konusunda ona ilham verdi.
Çeviren: Cihat
Taşçıoğlu